9 Eylül 2015 Çarşamba

Can We Start Again?

Evet arkadaşlar size yazmış olduğum tek bölümlük hikayeyi paylaşmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz sevgiyle kalın <3 


Hayat değil miydi bize bize acımasız yüzünü gösteren? Ne zaman mutlu oldum ki der insanoğlu. Ama bazen hayatın güzelliklerini göremezler. Onun yanımda olmamasının ne güzel yanı olabilir diye yakındı Alice. Aşk beklemeyi bilmektir. Her zaman güzel yüzünü göstermez ki aşk. Belki bir ömür boyu mutlu, belki ömür boyu sıkıntı içinde belki de sadece bir ay mutlu olursun diye teselli etmeye çalıştı Cendice. Ama ben aşkı bekledim Cendice. Hem de çok bekledim. Ama ona sadece bir ay sahip olabildim. Adalet mi bu? Dedi Alice. Kendi gözyaşılarında boğulmamak için savaş veriyordu. Cendice ağlamamak için çok zor duruyordu. En sevdiği arkadaşı perişan haldeydi. Eğer ağlarsa Alice'nin daha kötü olacağını biliyordu. Genç kız Alice kendini suçluyordu. Acaba suç bende mi diye? Genç kız ne yapmıştı da genç oğlan onu aldatmıştı. Her ne olursa olsun genç kız aldatılmayı hak etmemişti. Yıpratma artık kendini Alice. Kendine gel, eskisi gibi ol, eskisi gibi olalım. Cendice ne yapacağını bilmiyordu. İlk defa başına böyle bir şey geliyordu. İki genç kız çok üzgündü. Acaba beni hiç sevmedi mi diye düşündü. Canı çok yanıyordu. Özellikle kalbi. Paramparça olmuştu adeta. Her bir parçaları başka kıtalarda gibiydi adeta ama bilmiyordu ki en büyük parçası genç olanda. Ama herkes demez miydi aşk insanı mutsuz eder? Kalbini acımasızca paramparça der diye? Alice acısını ve kalp kırıklıklarını en derininde yaşıyordu.
Kendine kızıp duruyordu genç oğlan. Tam bir haftadır o geceyi hatırlamayı çalışıyordu. Genç oğlanın tek amacı, genç kıza mükemmel bir gece yaşatmaktı. Ama o tam tersine mahvetmişti. Fakat oğlanın suçu yoktu ki. Nereden bilebilirdi içkisinin içinde ilaç olduğunu. Genç kızı balo elbisesiyle görünce ona tekrar aşık olmuştu. Genç adam sert biriydi. Her ortamda ciddi biriydi. Acımasız ve sinirli birisiydi. Onu sadece Alice sakinleştirebiliyordu. Genç oğlan hiç âşık olmamıştı. Önceden aşk ona göre yalandı. Öyle bir şey yoktu ve ona çok saçma geliyordu. Genç adam önceden uzun ilişkilere gelmezdi. Tek geceliğin adamıydı ta ki Alice'yi görene kadar. Onu okulda görmüştü. Kendisinden iki yaş küçüktü. Kızı ilk gördüğünde onda farklı bir şeyler olduğunu hissetmişti. Kız ona göre çok masumdu. Aslında çoğu kişi genç oğlanın yanında masum kalıyordu. Ama yapısı böyleydi. Küçükken babası ona her zaman kötü olması gerektiğini öğretmişti. Genç oğlan Alice ile çıkmaya başladıktan sonra değiştiğini fark ediyordu. Alice onun iyilik ilacı gibiydi. Genç kızla sevgili olduktan sonra artık eskisi gibi dövüşe gitmiyordu, insanlara zarar vermiyordu. Alice onun ilk aşkıydı. Genç oğlan kendini onun yanında sakinleştiriyordu. Olmazdı böyle. Ne yapıp edip onları oyuna getiren kişiyi bulması gerekiyordu. Adamlarına haber verdi bu iş için daha çok adam görevlendirdi. Genç oğlan her şeyi ilk aşkı Alice için yapıyordu. Alice onun ilk sevgilisi değildi fakat öyle hissediyordu. Önceden de sevdiği olmuştu genç oğlanın.
Eski sevdiği kız onu acımasızca terk edince böyle olmuştu. Artık kimseye acımıyordu. Çünkü ona kimse acımamıştı. Genç oğlanın sonraki hayatı hep tek gecelik olmuştu taki Alice' i görene kadar. Alice ona hep şefkatle yaklaşmıştı. Genç oğlanın yarasını sarmıştı. Onların arasını kim bozduysa genç oğlan onun canına okuyacaktı. Çünkü ikinci bir ayrılığa dayanamazdı. Bunu kendi de biliyordu. Tekrar adamlarını aradı ve hızlı olmalarını söyledi. Çok yaklaştılar bu şerefsizi yakalamaya az kalmıştı. Genç oğlan silahını beline taktı ve depoya gitmek için arabasına bindi. Aklına aniden Alice gelince yolunu değiştirip eski sevgilisinin -yakında tekrar sevgilisi olacak- evine sürmeye başladı. Hızla arabayı durdurup arabadan indi ve koşarak kapıya gitti. Kızın korkacağını bilse bile kapıyı yumruklayarak çalmaya başladı.
Alice'nin ağzından;
Kapı aniden yumruklanınca Cendice ile aniden irkildik. Kapı hiç durmadan yumruklanıyordu. Korkmaya başladım. Cendice bana sakin olmamı söyleyip kapıyı açmaya gitti ve bağrışmaları duydum. Tanrım hayır olamaz. İki buçuk hafta sonra onun sesini duymam sağlığım açısından hiç iyi değil. Göz pınarlarımı durdurmak için gözlerimi sıkıca yumdum. Özlemiştim onu. Tüm benliğimle özlemiştim. İki buçuk hafta boyunca bunun bir şaka olmasını umdum. Umdum ve ağladım. İki buçuk haftada 5 kilo verdim ve hiç aynaya bakmadım. Elimin tersiyle gözyaşılarımı silip aynaya baktım. Tahmin ettiğim gibi. Uykusuzluktan ve ağlamaktan kızarmış ve çukura düşmüş yorgun gözler. Seslerin yaklaştığını duyduğumda hemen yatağa oturdum. Acaba oda zayıflamış mıydı benim gibi? Günlerce ağladı mı? Gözleri bitkin mi? Peki kalbi öldü mü? Hızla açılan kapı üzerine sıçradım ama ısrarla kapıya bakmadım. Kokusu buram buram burnuma gelmeye başladı. Burada. Benden sadece birkaç metre ötede ve beni süzüyor. Ama ona inat ona bakmamayı sürdürdüm. Bok ona inat, ona bakarsan dayanamayacağını biliyorsun diyen için sesime alkış tuttum içimden. Burnumu çektim.

Daniel'in tanrım diye fısıldadığını duydum. Üstümde neler olduğunu hatırlayınca utandım. Üstümde sadece kıçımda biten şort ve kısa kollu tişört vardı. Mevsim kıştı. Bana kalsa kombiyi açmazdım ama Cendice zorla açtığı için ev sıcaktı. Daniel ile olan güzel anılarımızı düşünürken bacağıma dokunana kocaman el ile irkildim. Hala sıcacıktı eli. Her ne kadar da istemesem geriye doğru gittim yatakta. "Güzelim" diye fısıldadı. Tanrım hayır hayır bu kadarı fazlaydı. Bu kadarına dayanamazdım. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Daniel elini çeneme koyup başımı kaldırdı ama kafamı öbür yana çevirdim. Sabırla yüzümü tekrar kendine çevirdi ve ellerini yanağıma koydu. Baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. "Sen ne yaptın kendine..." sözcükleri zor seçer gibiydi.
Tanrım bu karşımdaki Daniel mi? Sakin sakin duran kişi Daniel mi? "Her şeyi çözdüm meleğim bunu yapan şerefsizi buldum şimdi ikimizde gidip gerçekleri öğreniyoruz" elleri yanağımdayken alnımdan öptü. Başımı geriye çekmeye çalıştım ama başaramadım. Tek eliyle bileğimi kavrayıp beni ayağa kaldırdı ve hızla merdivenlerden inmeye başladı. Arkasından gitmek zorunda kaldım. Kendimde nasıl bulduğumu bilmediğim güçle "hayır!" Dedim. Beni aldırış etmeden peşinden sürükledi. Cendice Daniel'e bağırıyordu ama Daniel takmıyordu. Ayaklarıma baktı pandif botlarımı görünce önüne döndü askılıktan montunu aldı hızla omuzlarıma koyup tekrar beni peşinden sürüklemeye devam etti. Hızla beni arabaya bindirip kendide bindikten sonra hemen klimayı açtı. Bana baktı montumu çıkardı bacaklarıma örttü ve kendi montunu çıkarıp bana giydirdi. Çaktırmadan montunu kokladım. Özlemiştim kokusunu. Hızla otobana doğru gitmeye başladı. Neden bu kadar hızlı sürüyordu. Ona bakmamak için dışarıyı izliyordum. Gözlerim kapanmaya başladı ama onları inatla açık tutmaya çalıştım.
Daniel' in ağzından;
Göz ucuyla sağ tarafıma baktığımda uyuya kalmıştı. Ah benim meleğim ne yaptın kendine. Çok zayıflamış. Şu işi hallettikten sonra onu restorana götürmeye karar verdim. İlk buluşma yerimiz olan ölüm uçurumuna getirdim onu. Göz ucuyla miniğime baktığımda hala uyuduğunu gördüm. Uyku düzeni bozulmuştu. Onu uyandırmak yerine arabayı tekrar çalıştırıp şehir merkezine sürdüm. Şehir merkezine varınca arabadan inip kapıları kilitledim. 2 tane noodle ve iki tane waffle alıp arabaya bindim. Tekrar ölüm uçurumuna geldiğimde hayatımı kurtaran kıza baktım. Alnından yavaşça öptüm. Ürkerek uyandı. Beni görünce gözleri doldu. Ahh benim meleğim şimdi her şeyi anlayacaksın. "Eski günlerimiz için dinle beni" Bir müddet düşündükten sonra ürkekçe kafası aşağı yukarı salladı. Gülümseyip arabadan inip bagajdaki yemekleri ve küçük masa örtüsünü alıp meleğimin kapısını açtım. Yavaşça arabadan inip çevresine baktı. Tekrar gözleri doldu. Eski anıları gelmiş olmalı aklına. Benim aklıma geldiği gibi. İlk sarılma, ilk çıkma teklifi, ilk öpücük.... Başımı iki yana sallayıp kendimi toparladım. "Beni bilirsin nasıl biri olduğumu..... Hatırlarsan Tom sevgilisini aldattığında en yakın dostum olmasına rağmen öldürene kadar dövdüğümü.... ben..... başkasının böyle bir şeyi yapmasına katlanamazken, kendimden çok sevdiğim kişiye yaparım? Alice...." kafamda cümlelerimi toparlamaya çalışıyordum. Yol boyunca tüm söyleyeceğim cümleler buharlaşıp çok olmuştu sanki. Alice'e baktığımda dolu gözleri ile bana bakıyordu. Bir tane göz damlası isyan bayrağını çekti ve gözünden süzüldü. Avucumu yüzüne koyup baş parmağımla göz yaşını sildim. Ağzından bir hıçkırık kaçtı. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Ona iyice yaklaşıp önüne oturdum.
Elimi saçına koyup kafasını göğüsüme yaslayıp diğer elimi oba sardım. Saçını okşayıp küçük öpücükler kondurdum. Bu onu her zaman rahatlatırdı. Dayanamadı ve zayıflayan kollarını beceriksizce bana sardı. Benim küçük meleğim.... "affettin mi beni?" Hiçbir şey demedi sadece kollarıyla sarılmaya devam etti. Affetmemişti ama dayanamamıştı bana. "Sarhoştum... hatta sarhoştan da da öteydim. Çok az içtim ama bilincim yerinde değildi. Sanki... hap içmiş gibiydim. Yemin ederim Alice. Biliyorsun beni ne kadar içersem içeyim, ne kadar sarhoş olursam olayım hatırlarım ben. Ama o gün başka bir şey vardı. İnan bana güzelim. Perişan olduk. Sende bende perişan olduk. Seni böyle görmeye dayanamıyorum. Nerede benim meleğim? Ne yaptılar bize. Zayıflamışsın, rengin solmuş, çökmüşsün. Sana söz veriyorum sevgilim bunu her kim yaptıysa misliyle acısını çekecek....." derin derin nefes aldım. Aklımdakileri söze dökemiyordum. Saçına birkaç tane daha öpücük kondurup iyice kendime çektim. İtmedi beni. Buda bir gelişmeydi. Sözcükleri kafamda toparlayıp derin nefes aldım. "Her erkeğin ihtiyacı var diyorlar... evet var ama benim ihtiyacım olan sex değil sensin. Senin sevgin, senin varlığın. Alice senden önce benim ihtiyaçlarım diğer erkekler gibiydi ama senden önceydi. Tanrım sandım olsun ki bir sarılamanı hatta nefes alışverişini hiçbir şeye değişmem. İnan bana güzelim. Ben senin gözlerinde hayat buluyorum. Bize bunu yapma. Her şey için özür dilerim. Yaşadıkların için, üzüntün için. En sevdiğim yiyecekleri aldım. Beraber yemeğimizi yiyelim, eskisi gibi sarmaş dolaş çimene uzanıp özlem giderim, sonra el ele tutuşup evimize gidelim. Alice affet beni bebeğim.....Tekrar başlayabilir miyiz? Alice benimle misin bebeğim?" 
Hayır demesinden o kadar çok korkuyorum ki.... Koca bir hıçkırık ağzından kaçtığından bakışlarımı ona çevirdim. Başını göğüsümden kaldırdığında ağlamaktan şişen ve kızaran gözleri içimi acıttı. Derin bir nefes aldı. "Waffle aldın mı? Sorduğu soru karşısında küçükçe tebessüm ettim. Aldım diye fısıldadım. Dudakları azıcık yukarı kıvrıldı. "Çilekli çikolata var mı içinde" tekrar tebessüm bolca var bebeğim diye fısıldadım tekrar. Kollarını boynuma doladı. Ona sıkıca sarıldım. "Her zaman seninleyim Daniel" diye fısıldadı kulağıma. Şu hayatta duyduğum en güzel cümleydi. Tebessüm edip dudaklarımı alnına bastırıp hayatımı adayacağım küçük meleğe baktım.